14 Aralık 2009 Pazartesi

Başarı....

Bir başarının koşulları her zaman çok basittir.
Bir süre için çalışın.
Bir süre için dayanın.
Her zaman inanın ve
Hiçbir zaman geri dönmeyin.
Çin Bambu ağacının yetişmesi, olumlu ısrar için güzel bir örnektir.
Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir.
…önce ağacın tohumu ekilir, sulanır gübrelenir.
Birinci yıl tohumda bir değişiklik olmaz.
Tohum yeniden sulanıp gübrelenir. Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez.
Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrarlanarak bambu ağacı sulanır ve gübrelenir.
Ancak inatçı tohum bu yılda da filiz vermez.
Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeyi sürdürürler.
Ve en sonunda beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.
Akla gelen ilk soru şudur:
Çin bambu ağacı
27 metre boyuna altı haftada mı,
Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun yanıtı
Tabii ki beş yıldır.
Büyük bir sabırla ve ısrarla beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden, hatta var olmasından söz edebilir miydik?

7 Aralık 2009 Pazartesi

adını sen koy!!

Filmin adından da anlaşılacağı gibi herhangi bir sonu olmayan e noldu ki şimdi diye bir tepkiyle kalakaldınız bir senaryo. Tuna Kiremitçi kitap havasında yazdığı için sanırım senaryoyu okuyucuya bıraktıgı kitaplarının sonları gibi,bu seferde izleyiciye bırakmış filmde.Ama olmuş mu?olmamış derim ben kitapta okuyucu kendi yarattığı karakterleri kendi süsler önüne sunulmaz ve hayal gücüne kalmıstır hepimizin ama film de sunulan karakterler bellidir ve sonda belli olmalıdır bence.Ha oyunculuk olarak haklarını yememek gerek hepsi başarılı oyuncular.
yinede çok izlemeye değecek bir film değildi!!İzlemesemde bir eksiklik duymazdım:D

1 Aralık 2009 Salı

minareler ve isviçre

Hoş görülü olmaktan söz eden Avrupa'nın bize dayattıklarıyla ters değil miydi bu son olay?
Geriye mi dönüyorlar acaba?Onlarda mı karanlığa doğru yürümekte?Nerde kaldı demokrasi o zaman ?
Bir çok soru takıldı aklıma haberleri görünce.Eger biz kiliselerden rahatsız olsaydık bir tehdit unsuru olarak göreydik başımıza neler gelirdi kim bilir,azınlıkların hakları din özgürlüğü diye zırvaladıkları açılım diye bir şey cıkardıklarına bakarsak bu yaptıklarıyla örtüşmüyor.Biz kardeş kardeş yaşarken bir açılım ugruna birbirimize düşücez ki düştük bile.Bakalım daha neler gelicek başımıza izleyip göreceğiz?